Bir başka deyimle de “Ya tıbbiye, ya da tübbiye. Hatay Erzin de” Rahmetli İhtiyar’ın oğullarına söylediği ve tüm Erzin’in bildiği meşhur laftır bu. İhtiyar’ın oğlu Soner babasının işi olan ne tüpçü oldu ne de tıpçı. Gitti ziraat profesörü oldu. Başarılı bir eğitimin ardından MKÜ’nde öğretim görevlisi olmakla kalmadı, kariyerine profesör ünvanını ekleyip, Altınözü ve Erzin Meslek Yüksek Okulu’nu kurdu. Onunla da kalmadı Türkiye’de bir ilke de imza atarak ‘’Bitki Hastalıkları Kliniği’’ projesini geliştirip şimdiye kadar bilinmeyen 15 bitki hastalığını bilim dünyasına duyurdu.
1968 yılında Erzin’de ailenin 6. çocuğu olarak dünyaya gelen Soner Soylu, ilkokulu Hürriyet İÖO, liseyi ise 1985 yılında Yeşilkent Lisesi’nde tamamladı. 1990 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nden bölüm birincisi derecesi ile mezun oldu. Aynı yıl mezun olduğu bölümde yüksek lisans eğitimine başladı. 1993 yılında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ), Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü’ne Ar. Gör. olarak girdikten sonra aynı yıl doktora çalışmalarını yapmak üzere İngiltere’ye gitti. 1998 yılında doktora öğretimini tamamladıktan sonra Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ), Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü’ne Yrd. Doç. Dr. olarak atanarak göreve başladı. 2007 yılında doçent ünvanı aldıktan sonra 2013 yılında kariyerine Profesör ünvanını ekledi. Türkiye’de ilk defa ‘’Bitki Hastalıkları Kliniği’’ni kurdu. Halen çalışmakta olduğu bölümde Prof.Dr. olarak çalışmalarına devam etmektedir.
SONER Soylu’yu kendi agzından dinledim.
Ben Soner Soylu İlk, orta ve lise eğitimini Erzin’de tamamladım. Biz 4 erkek kardeş okurken babamla birlikte beyaz eşya ve tüp sattığımız dükkânımızda çalışırdık. Ailenin tek üniversite eğitimi yapan çocuğu ben oldum. Rahmetli babamın tüm Erzin’in bildiği meşhur sözü olan “Ya Tıp!, Ya tüp!” sözünü tutamadık. O yıl (1986) Ziraat Fakültesini kazandım. Bu mesleği seçmemde en önemli etken rahmetli amcam Hanefi Soylu’nun da aynı meslekten olması rol oynadı.
Nasıl bir gençlik döneminiz oldu?
Dediğim gibi biz ortaokuldan itibaren 4 kardeş te dükkânda çalışırdık. Herkesin farklı bir görevi vardı. Dükkânda genelde teknik işleri (tüm elektronik ve mekanik eşyaların montajı ve müşteri eğitimini) ben yapardım. Sabah okul kıyafetiyle dükkâna gelir öğleye kadar dükkânda çalışır, oradan okula, okuldan tekrar dükkâna gelirdim. Orta ve lise eğitim böyle geçti. Çalışmaktan ne dershane ne özel ders alma fırsatımız oldu. Üniversite hayatımda böyle geçti tek fark haftanın 4 günü Adana’da, 3 günü Ezin’de yine benzer şekilde geçti. Hafta sonu geldiğimde tüm hafta içi biriken montaj ve eğitim yine bana kalırdı.
Akademik kariyer nasıl gelişti?
Aslında bizim planımız mezun olunca Erzin’de mevcut ticaret işlerimize Zirai İlaç bayiliği açıp teknik danışmanlık yapma planı vardı. Yüksek lisans eğitimi yaparken, 1993 yılında Hatay’da Mustafa Kemal Üniversitesi çatısı altında Ziraat Fakültesi kurulmuştu. Fakültenin ihtiyaç duyduğu öğretim üyelerini yetiştirmek üzere yurtdışına yüksek lisans ve doktora eğitim yaptırmak için Türkiye genelinde ilk kez ÖSYM tarafından sınav yapılmıştı. Ben de o sınava girdim ve ilk tercihim olan MKÜ Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü’nün araştırma görevlisi sınavını kazandım. Rahmetli babam o zaman gitmemi pek istemedi ama bir şekilde bu yola girdikten sonra çıkmak zor oluyor. 1994 yılında İngiltere’ye Londra Üniversitesine gittim. Orada Bitki Hastalıkları üzerine doktora eğitimimi tamamladıktan sonra tekrar memlekete döndüm. Aynı yıl Ziraat Fakültesinde Yrd.Doç. olarak göreve başladım. 2007 yılında Doçent, 2013 yılında ise Profesör oldum. Halen Ziraat Fakültesinde öğretim üyesi olarak görevimi sürdürmekteyim.
Ben bitkilerde hastalık yapan mantari ve bakteri kökenli hastalıkların teşhis ve tedavi yolları üzerine çalışmalar yapmaktayım. Doktora sırasında o zamanların en üst teknolojisi olan elektron mikroskobu kullanarak bitki hücrelerindeki yapısal değişiklikleri inceledim. Türkiye’ye dönünce ilk işimiz laboratuarlarımızı kurmak oldu. Bunun için gerek Tübitak gerekse DPT yolları ile projeler yaptım ve bu projelerden sağladığımız desteklerle bugünkü çalıştığımız ortamı oluşturduk. Bugüne kadar yapmış olduğum bilimsel çalışmalarla 15 tane bitki hastalığının Türkiye ilk kaydını ben ve ekibim yaptı ve bilim dünyasına duyurdu. Yakında üzerinde çalıştığım ve yayına hazırladığım bir hastalığı yine bilim dünyasına ilk kez biz duyuracağız. Bizim son yıllarda özellikle hastalıklarla, zehirli kimyasal ilaçlara alternatif yeni uygulamalar geliştirmek üzere yapmış olduğumuz çalışmalar oldu. Bu çalışmalar alanında en iyi bilimsel dergilerde yayınlanarak büyük ilgi gördü. Akademik çalışmaların yanı sıra çiftçilerimize ve üretici derneklerinin talepleri doğrultusunda seminer ve panellerde konuşmalar yapıyoruz. Bu bağlamda Erzin’de 3-4 kez Turunçgil yetiştiriciliği ve sorunları konusunda konuşmalar yaptım. Talep geldikçe bilgilerimizi üreticilerimizle paylaşmaya devam edeceğim.
Son günlerde basında geniş yankı uyandıran “Bitki Sağlığı Kliniği” hakkında bilgi verebilir misiniz?
Türkiye’de ilk kez üniversitemizde kurulacak olan “Bitki Sağlığı Kliniği”nin kurulması üzerine çalışıyoruz. Bu uzun süredir üzerinde durduğumuz bir projeydi. Rektörümüz Prof.Dr. H. Salih Güder bizden bölge tarımına ve çiftçilerin sorunlarına çözüm olacak bu projeyi harekete geçirmemiz konusunda öncülük etti. Bizler de konuyu bölümdeki uzman arkadaşlarla tartıştık ve mali destek alabileceğimiz kurumlarla temasa geçtik. DOĞAKA projemizi Hatay ilinin GÜDÜMLÜ projesi kapsamına alınca işler hızlandı. Çalışma öyle bir ilgi gördü ki, TRT’de canlı yayınla tüm Türkiye’ye haber oldu. Hazırlığı devam eden projenin toplam bütçesinin %75 DOĞAKA, %25 ise Üniversite, Ticaret ve Sanayi Odaları, AKİB gibi STK destek verecek. Yakında kliniğimizi açarak, Erzin dahil tüm Hataylı üreticilerin hizmetine sokacağız.
Meslek Yüksek Okulu fikri nasıl ortaya çıktı?
2008 yılında o zamanki Rektörümüz Prof.Dr. Şerafettin Canda, Altınözü ilçesinde yeni bir bina aldıklarını ve bu binada Tarımsal bölümlerin yer alacağı bir Meslek Yüksek Okulu (MYO) açmak istediklerini belirtti. Müdür olarak ilk görev yerim kurucusu olduğum Altınözü MYO oldu. Daha sonra burayı harekete geçirdikten 1 yıl sonra da Erzin Belediye başkanımız ve STK rektörlüğü ziyaret ederek Erzin MYO açılması için destek istedi. Sağ olsun Başkanımız Kasım Şimşek, Kaymakamlık ve STK bu konuda tüm desteği verince 2009 yılında Erzin MYO kuruldu. Bu kez Erzinli olmam nedeni ile rektör bey beni Erzin MYO kurulması için görevlendirip, buraya programlar açmamızı istedi. Konu memleket olunca ben tereddüt etmeden görevi kabul ettim ve bölgeye hitap edecek bölüm ve programları belirledik. Bu bağlamda bölgede Demir-çelik ve sanayinin ağırlıklı olması nedeni ile “Metalurji” ve “Elektronik Teknolojisi” isimli programları ön plana çıkarttık. Daha sonra Erzin demek Turunçgil demek olduğundan 1 tanede Tarım programı açalım dedik. Ülkemizde ilk kez Erzin’de açılan “Turunçgil Yetiştiriciliği ve İşleme Teknolojisi” programını açtık. İlk yılımızı Dörtyol MYO binasında geçirdikten sonra 2010 yılında şu an hizmet verdiğimiz binaya taşındık.
Biraz da Erzin MYO hakkında bilgi verebilir misiniz?
Erzin MYO 2009 yılında ilk öğrencilerini aldı. İlk açıldığı yıl üç farklı programda toplam 60 kadar öğrenci ile eğitime başladık. Okulun 2. yılında 85 öğrenci geldi, derken 3. yılımızda Turunçgil Yetiştiriciliği ve İşleme Teknolojisi programımıza 10 taneden az öğrenci geldiği için YÖK tarafından öğrenci alımı durduruldu. Halen 2 programımız sorunsuz bir şekilde öğrenci alımına devam ediyor. Şu an toplamda yaklaşık 190 öğrencimiz bulunmakta. Bu yıl belediye başkanımızın üniversitemize tahsis ettiği 5 katlı yeni binayı da “MKÜ Kız Öğrenci Yurdu” olarak hizmete açtık. Çarşı içindeki mevcut binamızda 4 derslik, 2 laboratuvar, yemekhane ile hizmet veriyoruz. Mevcut hizmet binamızın fiziksel alt yapısı yeterli olmadığından yeni programlar açmak için girişimde bulunamıyoruz. Bu bağlamda daha önce gündeme gelen yeni bir okul binasının üniversiteye verilmesi durumunda Rektörlüğümüz nezninde gereken girişimlerde bulunabiliriz. Sayın rektörümüz Prof.Dr. H. Salih Güder’in herzaman olduğu gibi yine bizlere büyük destekte bulunacağını düşünüyorum.
Belediye başkanımız sayın Kasım Şimşek’e ve kaymakamımız İskender Yönden’e okulumuza verdiği desteklerden dolayı teşekkür ediyorum. Erzin halkı ve STK da yüksekokulumuza daha fazla destekte bulunmasını rica ediyorum.
Adil Coşkuner